Pages

14 Aralık 2014 Pazar

HB-ST250: Çorak Topraklar | Servet Tursun

Loş ışıkta koltuğuna oturmuş, ellerine bakmaktaydı. Zihnini elleriyle tartıyormuş hissine kapıldı bir an. Aslında avcunun içindeki çizgilere bakmış ve ellerinin babasınınkine ne kadar benzediğine şaşırmıştı. İşte o an anıları zihnine boş bir bardağa doldurulan su gibi dolmuştu. Babası elli beş yaşındayken annesiyle evlenmiş, bir yıl sonra da mutlu evliliğin meyvesi doğmuştu. Çocuk yavaş, ağır, zorlu şartlar altında eğitimini sürdürürken, yirmi yaşında şerefsiz bir kadınla tanışıp evlenmişti. Babası, kadının ne mal olduğunu çözmüş fakat oğluna bir türlü bu düşüncesini kabul ettirememişti. Çocuk, ne bilecek yaşlı başlı adam deyip babasını terslemiş ve kendi hayatında onarılamayan yaralar açılmasına neden olmuştu. Şimdi otuz beş yaşına merdiven dayamıştı, babasını daha iyi anlıyordu.
Masa örtüsündeki kırıntıları silker gibi bir el hareketi yaptı ve bu sayede zihnindeki düşünceleri uzaklaştırdı. İşe koyulma vaktiydi. On yıldır hayvanlar üzerinde çalıştığı deneyini bir insanda uygulamış ve başarılı olmuştu. Kimse anlamasın diye bu deneyi ölüm döşeğindeki babasına uygulamıştı. Şimdi annesi komadaydı, aynı yöntemi, deneyecekti. Doğruldu, hastanedeki yaşlı annesini ziyaret etme vakti gelmişti.

26 Ekim 2014 Pazar

Kabin | Sefa Tursun

Devrimler ve savaşlar insanları olduğundan olgun gösterir derdi yakın bir dostum. Çünkü devrim ve savaş dünyanın acımasızlığını insanın yüzüne en iyi biçimde vuran şeylerdir. Canı acıyan insan öğrenir tecrübe etmeyi ve o tecrübelerdir ki insana öğreten asıl gerçekleri. Son düşüncelerim buydu hayata dair. Sonra kendimi kapalı, karanlık bir odada buldum bir anda. Sessizlik o kadar yoğundu ki nefesimin sesi bir gürültüydü adeta. Işık, karanlık odayı üsten doldurdu. Her yer aniden aydınlanıverdi birkaç saniye içinde. Şaşkınca çevreme baktım, yansımalarımdan oluşan bir kabindeydim. Sağım, solum, üstüm, altım… Her tarafım aynalarla çevrelenmişti. Kabinde sonsuz sayıda benle yalnızdım. Yansımalarımdan birine yaklaştım ve kendimi incelemeye başladım. Devamı için Tıklayınız

18 Ekim 2014 Cumartesi

Ağacın Umudu | Servet Tursun

Göğsündeki umudunu toprağa serpti, toprak umuda umutla cevap verdi.
Evet, antik genlerimle bu umudu geleceğe taşımaya çalışıyorum. Ben kim miyim? Yeryüzünde kalmış tek koca çınarım. Benden başka yeşillik kalmadı. Bunun en büyük sebebi örümcekler, dostluk, kardeşlik, sevgi, çalışmak, yaşama hakkı adı altında bütün dünyayı ağlarıyla ördüler. Zaman içinde bu ağlar bir merkezde toplandı ve tek gözlü bir örümceğin emrine verildi.  Devamı için tıklayın

19 Mart 2014 Çarşamba

Zerre Hikâyeleri 2 – Çığlık | Servet Tursun

Cübbeli adam kara mahlûku izliyordu. Onu ormanın derinliklerine çekene kadar büyü gücünü kullanmıştı. Gücü neredeyse tükenmek üzereydi, eğer yakalamayı ya da öldürmeyi başaramazsa mahlûkun önüne geleni sorgusuz sualsiz katledeceğini biliyordu....

Devamı İçin Lütfen Tıklayın

Zerre Hikâyeleri 1 – Çoban | Servet Tursun

Buradan hemen kurtulmalıyım diye geçirdi içinden. Düşman onu fark etmişti, “Kahretsin fark edilmem imkânsızdı bu nasıl olabilir!” diye söylendi adam. Arkasına baktı kimse yoktu. Kaçmayı başarmış gibiyi, soluklanmak için durdu. Gökyüzüne bakıp taze havayı ciğerlerine çekti. Yıldızlar kara çarşafa serpilmiş elmas parçacıklarını andırıyordu. Bir hışırtı duydu, tekrar koşmaya başladı. Ağaçların sıklaşmaya başladığını fark etti. Dallar iyice sıklaşmış el yordamıyla ilerliyordu. Korktuğu şey başına geldi, ayağı takıldı önce öne doğru yalpaladı dengesini korumaya çalışırken sırt üstü düştü. Korkunun ve adrenalinin harekete geçirdiği yüreğini boğazında hissediyordu. Hızlıca doğruldu; fakat hareket edemedi. Kaçtığı mahluk tam önündeydi. Yutkundu sonun bu kadar çabuk geleceğini tahmin etmemişti....

Devamı için tıklayın